26 Aralık 2010 Pazar

Dede kalbi...


Hayatın sürekli pasta kıvamında gitmesinden mi yoksa Digitürk’te şu günlerde bitip tükenmeyen pembe ruhlu Noel filmlerinin mi etkisidir bilmiyorum. Ama tam da yeni yıl ruhu dedikleri bir hikayeye rast geldik sanırım: İlk olarak “Benim tam beş torunum var hanımefendi, üstelik hepsi de kız” dedi telefondaki tok ve neşeli sesli beyefendi. Devamında “En küçük torunla benim doğum günüm ise aynı, haliyle kutlama yapmak lazım” deyip bir kahkaha patlattı.  Neşesi bulaştı, fikirler akılda dolandı; “Hemen fotoğraflarınız gönderin, dede torun sizi modelleyelim o vakit pastanızın üzerine” diye söz ağızdan çıktı.
Ama dede sevmedi bu fikri, “Benim torunuma ait olmalı pastanın şekli şemali, onun neşesi esas bana doğum günü hediyesi olacak,  o beşe basıyor, ben bilmem kaça..  Ayrıca Minişler diye bir oyuncaklar varmış, siz de ondan yapıyormuşsunuz, benim torun onlara pek meraklı, ona göre bir pasta yapsak olur mu?” diye sordu. Tabii ki olur beyefendi dedim.. Zaten duygusallaşmaya müsait haldeyken müthiş dede ardından vurucu cümlelerini kurmaya devam etti: “Mumunu ben onla beraber üfleyeceğim zaten, daha özel bir şey olur mu? Bir de hanım kızım bir şey daha soracağım; çocukların işleri güçleri var haliyle, Cumartesi mi yoksa Pazar mı gelirler kutlamaya bilmiyoruz, Cumartesi sabahtan hazır etseniz pastayı Pazar’a bozulmaz değil mi? Geldikleri anda sürpriz yapmak istiyoruz hanımla…”
Hal  böyle olunca… İnsan ifadelerden yansımalara takılınca,  bazen bir şarkı kıvamında yansıma bırakan ruh halleri oluşur.. Benimkine gelince, Sevtap Erener’in “İncelikler Yüzünden”i ruh halinde, en çok da klibi görüntüsünde, eski aile fotoğraflarında gezinme ifadesinde, tüm sevdiklerini, eksildiklerini özleme, anma ifadesinde..
Pastanın ifadesinde olanlara gelince:  Küçük hanımefendi beş yaşına bastı pastasını üflerken, dede eşlik etti ona, ailenin diğer suretleri sevgiyle katıldı kuşkusuz o ana. Yeni anılar biriktirdi hepsi tek tek, fotoğraflar zamana uygun İphone’larda albümlendi..
Sonuç: Dede kalbi mutlu, biz mutlu, herkes mutlu…

21 Aralık 2010 Salı

Yeni yıl hikayeleri - (Bölüm 2)


Yeni yıl kutlamaları için renklenen pastalar, kurabiyeler ve cup cake'lerdir anlatılan. Pek renkli pek lezzetli pek neşelidir tavırlarıdır mutluluğa sebep olan. Ötesi umutla yeni yılı kucaklamak için eşlik eden sembollerdir söz konusu edilen: Keyif yorgunu Noel baba, hediyeleri ve... Heyecanı ve haliyle tebessümü yüzümüzden eksiksiz bırakmayan geyiği...

16 Aralık 2010 Perşembe

Yeni yıl hikayeleri - (Bölüm 1)


Mevzunun tek kahramanı yok; üstelik hikaye çok. Birlikte çalıştıklarıyla, müşterileriyle ve dostlarıyla yeni yılı şimdiden kutlamak isteyen şirketler var. Biraz kurumsal çalışma, çokça eskiyi uğurlarken birlikte tebessüm etme, biraz kendini bırakma hali...  Bir mola alınmak üzere sanki hayattan. Hatta rekabete ara verilmiş, egolarla ertesi yıla kadar vedalaşılmış, herkes yeniyi karşılama hevesinde. Malum şimdi umut zamanı. Kutlamalar ruhuma dokunmasın diyenler bile içinden dilek dilemeye çoktan başladılar; 14 gün kala geri sayım sürerken, yarını, yeniyi, hatta yeniyi kendine sıfat yapmış yılı umutla bekliyorlar... Ötesi? Mevzunun aslı,  cup cake hikayeleri... Süslemeleri kişiye özel, tadı derseniz vanilyalı ve ıslak çikolatalı ifadelerde gizli sürpriz seçenekler olmuş. Sonuç: Yeni yıl ruhuna, neşesine yakalanmak lazım sanki.. Malum onun ifadesinde tüm imkansızlıklarda bile insanı gülümseten bir umut ışığı var ne de olsa...

13 Aralık 2010 Pazartesi

Sihirli kedi hikayeleri... (Bölüm 1)


Karlı bir tepede dünyayı seyre dalmış snowboard meraklısı cin gibi bir kedi var karşımızda… Hikayesi güzel olduğu kadar şahsa özel…  Hal böyle olunca fazla söze hacet yok; fotoğrafların diline bırakmak gerekir öyküyü…

9 Aralık 2010 Perşembe

Ev yapımı mutluluklar hikayesi...

Gün erken başladı.. Aheste aheste çay yudumlamak; aynada çarpan hafif utanmış ama çok sevinmiş, hatta heyecanlanmış ifadeyi yüzden silebilmek mümkün değil. Yandaki fotoğrafa bakıp pastanın veya cup cakelerin hikayesini yazmak ise.. Olmuyor, insan heyecanlanınca tıkanıyor; sözcük dağarcığı tatile çıkıyor. Çünkü bu kez hikayenin kahramanları biziz. Ev yapımı mutluluklar bugünkü Kelebek gazetesine konu oldu. Hatta bir önceki kelebeğin üzerine tıklarsanız haberi okuyabilirsiniz. Ötesi? Bugün sanırım günlerden leyla günü ya da buselik makamına yolculuk..

Yılbaşı kurabiyeleri yolda!

Yeni yıl yaklaşıyor, hayat sanki daha da hızlanıyor; son günleri keyifte geçirmek, yeniye kavuşmak hep hevesimiz; hatta adı bile yeni, biraz kulak tırmalıyor tınısı, çokça merak, hatta umut veriyor düşüncesi yahut dileği...  Hal kısacası 2011'e girme hali. Halin haline gelince; yılbaşına üç gün, iki gün yahut an var kutlaması dileyenlerin siparişleriyle tanıştık, ilk hazırlıkları tamamladık hatta tazecik.
Son dakika kimsenin hevesi kaçmasın; şirket kutlaması yahut arkadaş partisi hayal edilen sürpriz kurabiye, cupcake yahut pastalardan eksik kalmasın diye haber verelim dedik. Mevzu yılbaşı coşkusu olunca, ince işçilik de zamanı alınca, yılbaşı kutlamaları için siparişleri olanların en az 5 gün önce ve en geç 25 Aralık'a kadar bildirmelerini rica etmek istedik. Ötesi? Tam da kurabiyelere üzeri karlı çam ağaçları resmederken gerçek kar bugün yarın yağsa, şehir aydınlansa duygusu...

Lorraine'li Kiş

Gerçek adı Quiche Lorraine, ama Lorraine'li Kiş de diyebiliriz. Kendisi kiş dünyasının en meşhurlarından. Kendimize de sipariş üzerine hazırlamaya da bayılırız. Ama illa ki ben kendim yapacağım diyenlere de saygı gösterir, ipuçlarını da keyifle paylaşırız; ki ELLE Kasım sayısında da Kiş Lorraine sırlarını paylaştık; çekim için hazırladığımız tadı da Can Cömert fotoğrafladı. Ötesi? Biz, ideal kıvamını tutturuncaya kadar bir sürü deneme yaptık, sonunda sanırım (ve umarım) sırrını çözdük; tadanlar bayılıyor; haliyle biz de onların yalancısıyız :)
Çok önce Kiş'in hikayesini keşfetmekle başladık; meğer kiş öz hakiki Fransız değilmiş. Anne Fransız baba Alman desek daha doğru bile olur. Almanya'nın Prusya olduğu 18. yüzyılda, krallık Fransa ile savaş halinde yıllar geçirirken Fransa'nın kuzeydoğusunda kalan Lorraine en çatışmalı bölgeymiş. Ama anlaşılan aynı zamanda en lezzet üreten de yeriymiş. Kişin burada, Lorraine kimliğinde doğduğu efsanelerde böyle anlatılıyor. Ama aynı zamanda Quiche kelimesinin de Almanca kek anlamına gelen "kucher" kelimesinden türetildiği de kaynaklarda belirtiliyor. Ya peki lezzeti? Geliştirip dünyaya binbir çeşidiyle sunanlar Fransızlar olduğuna göre gönül frankofon kalmaktan yana.
Fransızlar yumurta ile tuzlu tartları bir atakla sollayan bu lezzetin ilk ve en önemli kilidinin hamuru olduğu konusunda hemfikirler ve temel olarak 4 farklı hamur tarifinden hareket ediyorlar.Ancak bu dört hamur tipinin de tüm tartlar, kişler ve tartöletler için de kullanabildiğini de söylemeliyiz. Haliyle seçimizine göre ayarları değişmekte. Tuzlu tatlarda, dereotu yahut adaçayı veya tarçın gibi lezzetler de katıp tart hamurunun içindeki lezzeti dışındakiyle bütünleştirmek mümkün. Bu hamurların en bilineni ve en kolay çözüm vereni "paté brisée"nin pratik tarifini de haliyle paylaşmak gerekir:  8 kişilik bir tart hamuru için: 175 gram un, yarım çay kaşığı tuz, yarım çorba kaşığı şeker, 100-110 gram arası kesinlikle soğukluğunu yitirmemiş tereyağ ve yaklaşık yarım bardak gene soğunda bekleyen su.
Pratik tarifimize gelince: Un,tuz,şekeri mutfak robotunda karıştırın, yağınızı ekleyin, hızla birkaç saniye yeniden karıştırın, soğuk suyu yavaşça ekleyin ve 30 saniye kadar gene karıştırın. Streç folyo yardımıyla hava almayacak bir halde sarın ve buzdolabında en az bir saat kadar dinlendirin. Ya sonra?... Yumurtaları çok seveceksiniz, emmantal peynirini kayıracaksınız. Eğer siz kendi damak tadınızı arıyorsanız peynir tercihinizi
Provolone'dan yana yapabilirsiniz. Esas Türk usülü lezzetli önerimiz ise: Kars gravyeri olacaktır; Fransız Lorraine'le aynı olmasa bile kardeş tadı veren bir lezzet katıyor. Peynirin karşı komşusuna gelince, domuz pastırması (bacon) lezzeti tamamlayan diğer ad oluyor. Ancak dana jambon da sizin seçiminiz pekala olabilir. (Tost jambonu tercih etmezseniz iyi olur, lezzetiniz eksik kalır.) Ötesi? Keyfiniz de tadınız da yerinde olsun.

   

Minişler aramızda!

Little Pet Shop, Türkiye'deki adıyla Minişler son dönemde çocukların en sevdiği karakterler. Bu çocuklar çok haklılar! Niye mi? Açıklayayım: Onlar gerçekten minicik, bin çeşit sevimli hayvan figürü bedeninde, kibar ruh halinde, yaramazlığa en hazır ifadede, pek şirin pek narin suretler. Bu sebeptendir ki çocukların birbirine onları hediye etmesini, koleksiyon yapmasını ve haliyle değişik konseptlerde doğum günü pastalarını süslemelerini istemelerini anlayabiliyorum. Üstelik onlarla Minişler Dergisi sebebiyle de kişisel yakınlığım var... Ama Selçuk, onlarla bir ay kadar önce, "Minişler'imden kurulu çiftlik pastası istiyorum!" denildiği gün tanıştı. Önce bakıştı, sonra yakınlaştı; sonunda arkadaşları olup, onları yeniden, bu kez şeker tadında yarattı. Öyle ki farklı Miniş hikayeleri yaratmak artık hayalleri arasında. Hürriyet Gazetesi Kelebek eki bizle röportaj yapmak isteyince örnek pasta çalışmasında da mutlaka onlara da yer vermek istemesi de sanırım bu yüzden. Sonuç: Emin olun, Minişler aramızda!